Dün gece düşün taşın bari Monster's Ball'u yeniden izleyeyim dedim.
Fotodaki dvd'yi kardeşimden ödünç aldım. Görüldüğü üzere her nedense Halle Berry'nin Swordfish'teki hali var kapakta (Bu arada o saçlara bayılıyorum, yani Swordfish'teki saçlarına). Neyse Türkçe'ye mantık itibariyle Kesişen Yollar olarak tercüme edilmiş bu film bu ikinci izleyişimde her nedense beni pek sarmadı. Oyuncularla falan ilgisi yok (Halle Berry'nin herkesçe sevilen performansını dengesiz ve aşırı buldum bu sefer) hikaye gayet güzel ama Billy Bob'un her zamanki gibi mükemmel oynadığı Hank karakteri sanki bir anda çabucak değişiverdi öyle. Yahu kaç yaşına gelmiş adam, kazık kadar oğlu var, ırkçı babasının her dediğini yapıyor, kıçının kılları ağarmış ve birden bire ya içindeki iyi insan kutusundan fırlıyor, ya da post travmatik stres sendromu yaşıyor (ikinci şık ise zavallı Letitia). Şimdi ben de atonement konseptini anlıyorum. Hele de hem annesi hem de oğlu intihar etmiş bir adamın silkinip kendine gelmesi pekala mümkün ama kardeşim bir ay içinde olmaz ki bu. Neyse bütün bu düşünceler muslukların açılmasına engel değildi tabii ki de.
Bu arada film bitti, special features'dan biraz bir şeyler de izledim. Candy Crush falan oynadım ama saat hala 21:30'du. Tabii ben de hemen Keith abimizin anılarına yöneldim.
Neyse bu akşam uzun zamandır ihmal ettiğim Hint filmlerine dönüş yapayım bari. Uzun süreleri itibarıyla her halde kış geceleri için daha uygun olacaklar.
Aslında Queen In Hyu's Man'e de başlayabilirim ama Malezya'dan gelecek dvd'leri bekliyorum. Brain Brain gel bana.
Fotodaki dvd'yi kardeşimden ödünç aldım. Görüldüğü üzere her nedense Halle Berry'nin Swordfish'teki hali var kapakta (Bu arada o saçlara bayılıyorum, yani Swordfish'teki saçlarına). Neyse Türkçe'ye mantık itibariyle Kesişen Yollar olarak tercüme edilmiş bu film bu ikinci izleyişimde her nedense beni pek sarmadı. Oyuncularla falan ilgisi yok (Halle Berry'nin herkesçe sevilen performansını dengesiz ve aşırı buldum bu sefer) hikaye gayet güzel ama Billy Bob'un her zamanki gibi mükemmel oynadığı Hank karakteri sanki bir anda çabucak değişiverdi öyle. Yahu kaç yaşına gelmiş adam, kazık kadar oğlu var, ırkçı babasının her dediğini yapıyor, kıçının kılları ağarmış ve birden bire ya içindeki iyi insan kutusundan fırlıyor, ya da post travmatik stres sendromu yaşıyor (ikinci şık ise zavallı Letitia). Şimdi ben de atonement konseptini anlıyorum. Hele de hem annesi hem de oğlu intihar etmiş bir adamın silkinip kendine gelmesi pekala mümkün ama kardeşim bir ay içinde olmaz ki bu. Neyse bütün bu düşünceler muslukların açılmasına engel değildi tabii ki de.
Bu arada film bitti, special features'dan biraz bir şeyler de izledim. Candy Crush falan oynadım ama saat hala 21:30'du. Tabii ben de hemen Keith abimizin anılarına yöneldim.
Neyse bu akşam uzun zamandır ihmal ettiğim Hint filmlerine dönüş yapayım bari. Uzun süreleri itibarıyla her halde kış geceleri için daha uygun olacaklar.
Aslında Queen In Hyu's Man'e de başlayabilirim ama Malezya'dan gelecek dvd'leri bekliyorum. Brain Brain gel bana.
No comments:
Post a Comment